16 Mart 2012 Cuma

suçluyum..biliyorum ama sebeplerim var..:)

Uzun zamandır giremedim biliyorum, fakat niyetlendim her seferinde..İşten 16 arkadaşın ordu gibi evimi bastığı salı gününden beri yeni kendime geldim diyebilirim.. Menüyü falan saymayacağım, yiyen var yemeyen, insanların iştahını kabartmak değil niyetim... Meşhur çaydanlık şakasını yaptığımız arkadaşımızın tepkisine dakikalarca nefes almadan gülmekten, yada benim okulda yaptığım gafı unutmayan sevgili mesai arkadaşlarımdan birinin gülme krizi sayesinde süper bi gün geçti... Uzun zaman olmuştu aslında böyle dost meclislerine girmeyeli.. Çalışmanın vermiş olduğu bir asosyallik olsa da üstümde uzun zamandır, onu salı günü sildim üstümden.. Bazen düşünüyorum hemde çocukları olupta çalışan insanlar napıyorlar çok merak ediyorum..Kendilerine vakit ayırıyorlar mı? Belki de bunu göz alamadığım için annelik hayallerimi hep erteliyorum, kariyer ve evliliğin tadını çıkarmak baskın çıkıyor.. Herkes kendi çocuğun gibi olmaz deselerde benim "okuldaki çocukları severek çocuk sevgisini gideriyorum "desemde sanırım onlar haklılar... Konu açıldı da açıldı.. :) Salı gününe geri dönüyorum..Sevgili anneciğimin şalı ile kombinlediğim kıyafete arkadaşlarım bayıldılar... Canım annem öyle maharetlisin ki... Kızının yemesi gereken onlarca fırın ekmek var.. Emeklerini bereketlendirsin mevlam..

26 Şubat 2012 Pazar

aileye düşen acı..

Bu hafta çok zordu.. Ruhen o kadar ağırlıkların altında eziliyordum ki, bir ailenin dramına yakından şahit olmak hep beni ciddi manada etkiler. Profesyonel olmak gerekse de meslekte bu konuda beceremiyorum malesef.. Bir çocuk yada çocuklar çekiyor zaten ömürleri boyunca yükü.. Farklı hayatlara bölünmek zorunda kalıyor, aileler başta ihmal etmeyeceğiz çocuğumuzu yeminlerinin ardından zaman geçtikçe çocuklar sıkışıp kalıyor unutulan bir yerlerde... Buna şahit olmak bir annenin gözyaşlarını görmek, ayakta durmaya gayret edişine yardım etmeye çalışmak, eriyip gidişine seyirci kalmak, elinden birşey gelememesi, bir erkeğin yuvasını bir kibritle yakıp ardına bakmadan unutup yeni sevdalara dalma rahatlığına içten içe kızmak.. Rabbimin en sevmediği helal diye duymuştum bi ablamdan.. Aynı hafta içinde pek çok boşanma haberleri kulağıma gelince benim halimi siz düşünün.. BOŞANMAK; kimi zaman, kimi ailelerde kurtuluş oluyor.. " Boşan kurtul o adamdan\kadından" deriz bazen çevremizdeki insanlara.. Çözüm bu gibi görünür, yada kaçış yolu.. Ülkemizde çok geç başlamış olan aile danışmanlığı kavramının kurtardığı aileleri düşününce ümidim artıyor aslında.. Çocuklar sıcacık yuvalarında büyüyecekler diye... Rabbim sen yardım et boşanma aşamasında olan insanlara.. Güçlerini arttır, hanelerine huzur, eşler arasına sevgi ver, ver ki çocuklar yanlız büyümesin, kalpler kırılmasın, ocaklar sönmesin..AMİN

20 Şubat 2012 Pazartesi

cemre düştü yüreğime..

Sabah gözümü açtığımda odama güneş'in girmeye çalıştığını gördüm. Hemen uyanıp cama koştum ve açtığımda masmavi gökyüzü, güneş..süper dedim bana bahar geldi artık ... yani anlayacağınız benim için cemre düştü :) ... Tabi bunun getirdiği bir dezavantaj var o da benim işyerine sığamamam, camdan dışarıya bakıp dalmalarım, odama gelenlerin "hocammm" diye seslenmeleri gibi...:) Ama olsun o kadar özledim ki yazı hele de İstanbulum gezmeyi, hisarda kahvaltı edip, Üsküdar'da kız kulesine karşı çayımı yudumlamak... Güneşin içime dolmasını istiyorum, kelebeklerin uyanmasını istiyorum...Hadi bahar gel artık..:) yalvartma benii

19 Şubat 2012 Pazar

ha şu sayfada bitsin ha bu sayfada bitsin derken...

Tüyap kitap fuarına her yıl olduğu gibi yine gitmiştim..Her yerde kitap kokuları, binlerce insan ve hepsiyle ortak noktamız var; kitap aşkı... Ama bu yıl artık mesleki kitapları aşmalıyım düşüncesindeyken kendimi doğan kitapçıda buldum...Bayana mesleki kitaplardan çok sıkıldım, bana bir roman verin ama elimden düşmesin, farklı birşey olsun dedim derken, görevli bayan "ODA" kitabını uzattı. Kapağı ilgimi çekmese de 2010'un en iyi kitabından biri olması beni sevindirdi. Arkası ben bir yandan okurken kızda kitabın konusunu anlattı.. Uzun zamandır elime alamıyordum, şimdi elimde ama sırf sizlerle paylaşmak için ara veriyorum kitaba ve hemen geri döneceğim, en heyecanlı yerindeyim çünkü :) kitabın konusu şu şekilde; yıllardır bir odada hapis olarak yaşayan anne ve oğlu..Çocuk doğduğundan beri dışarıyı görmemiş..Gerisini yazmamak için zor tutuyorum kendimi...Bence okumaya değer.. Yazarı eklemeyi unutuyordum az kalsın.. EMMA DONOGHUE

neler yapıp, neler yapmayacağım..

Günaydın herkese....Sıcacık pazar günlerine ramak kaldı artık, soğuk kış günlerinden kurtulmak herkesin ümidi olsa gerek.. İnsanoğlu işte sıcakken soğuk olsun, soğukken sıcak olsun... Neyse felsefesi konulara bu sabah girmek değil niyetim :) Binlerce blog var, belki de daha fazlası... Bu kervana bende katılırken kendimi ve bu blogta neler paylaşacağımı anlatmak isterim. Henüz anne değilim ama yıllardır 4-6 yaş çocuklarının, ilköğretim öğrencilerinin ve lise öğrencilerinin içinde geçti senelerim onların dert ortağı oldum, miniklerinse oyun öğretmeni :) Hala da o şekilde devam ediyorum hayatıma :) Bunu neden mi söyledim, ben burada bildiklerimi paylaşmak istiyorum mesleğim adına...Tabi ki terapi blogu değil burası ama derler ya hayat paylaşınca güzel :) benim de felsefem bu yönde.. O yüzden annelere minik yardımlarım, önerilerim olacaktır buradan... Peki ne mi yapmayacağım bu blogta? Ben haftanın 6 günü çalışıyorum malesef ki..Ve bu yüzden vitrin vitrin, mağaza mağaza gezme şansım çok çok kısıtlı malum evli bir bayan olmanın getirmiş olduğu ev sorumluluklarını da sadece pazar gününe sığdırmaya çalışılınca alışveriş çılgınlığına pek fırsatım kalmıyor... Ben zaman zaman blogların sessiz seyircisi oldum..Gerçeği söylemek gerekirse bazen "ıyyy! ben ne bakımsızmışım dedim" bunun sebebi o kadar çok temizleme malzemeleri, makyaj ürünleri, türlü türlü parfümler gördüm ki..Onları herkesin alamadığı aşikar..Benim gibi ekranda bakıp iç çekenler olup kendi imkanları doğrultusunca kendi bakımına devam edenler olmuştur. İşte ben burada o tarz şeyler yayınlamıcam... Alışverişi bende seviyorum, giysi odam artık taşmak üzere... Ama bunları burada paylaşmak değil düşüncem..Bir arkadaşım beğenir, fakat aynısını bulamaz, kimseyi üzmek istemem. İnsanlarla bu tarz şeyleri paylaşmak istemiyorum. Şöyle şeyler ara ara yapacağım ama :) Annemin cici cici şallarını ben hangi kıyafetimle (bir gömlek yada bazen bir etekle) kullandığımı sizlere göstericem. Çünkü güllü dallı bir gömleğin üstüne tek renk bir şalın nasıl güzel yakıştığını size ispatlıcam :) Şaka bir yana benim düşüncelerim hedeflerim böyle..Annemin hünerli ellerinden çıkan güzellikleri size sunarken arada da bildiklerimi, annelere kitap önerilerim yada günlük vari birkaç notum olacak... İstanbuluna aşık, sessizce yoluna devam eden nacizane bir insan ..

18 Şubat 2012 Cumartesi

tasarımlarımızdan birkaçı

şallarımızdan bazılarını beğenilerinize sunmak istedim..eğer sipariş vermek isterseniz www.hickimsedeolmasin.hotmail.com yada www.hickimsedeolmasin.gmail.comdan ualaşabilirsiniz bizlere..

sadece şal tasarlamıyoruz :)

Şal ve kare eşarpla başlayan tasarım yelpazemizi genişletmeye karar verdik.Annemin hünerleri ellerinden biz hanımlar için çok cici şeylerde zamanla yayınlanacak... El emeği,göz nuru,sevgi dolu...

Şallarımız ve tesettürümüz

Tasarımlarımızı yapmaya devam ederken en büyük hedefimiz tesettür sınırlarında ilerlemek..Annemde bende tesettürlüyüz..Kıyafet gibi pekçok konuda sıkıntılar hala çekmekteyiz hepimiz gibi.. Tasarımlarımız içini göstermemeli,'mendil' gibi olmaması en önemli kuralımız.İnsanlar bizim şallarımızı kolayca takabilmeliler, yazın sıcağında rahat etmeliler,çeşitlerimiz çok olmalı çok kişiye hitap edebilmek için... uçlarına danteller kondurduk, boncuklar süsledik, isimler yazdık,sevdalıların baş harflerini işledik sevdaları sonsuz olsun diye.. Herkesin heyecanına ortak olduk, düğünler için çalıştık,sevgiliye armağan olduk, eşe süpriz olup Türkiyemin dört bir yanına dağıldık..dağılmaya devam ediyoruz... sizlerle birlikte... sakince, kimseye karışmadan,kendimizce yolumuza devam etmekteyiz.. Dualarda buluşalım..

Selam ve dua ile..

Yazın sıcağında anne-kız sohbet ederken ordan burdan, ikimizin de kafamıza göre birşeyler bulamanın sıkıntısını çektiğimizi öğrendik..Bana göre kimsede görmeyeceğim bişiler olmalı, anneme göre ise sade, karmaşık motifler olmamalı... Derken aklımıza bir fikir geldi...Annemin hünerli ellerinden, benim hayal ettiğim şallar... Tabi bu ikimizin de içine sindi ve başladık anne-kız İstanbul'u kazan, kepçe gezmeye... Şalların uçlarına taşlar mı derseniz, boncuklar mı, danteller mi neler neler dersiniz..Sonra bir bakarsınız Zaman Gazetesinde röportaj(http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1187980&title=anne-kizin-esarp-ortakligi) ...Sakince facebookta devam ederken yolumuza, ben sıcak olmalıyım insanlar beni tanımalı bildiklerimi de paylaşabilmeliyim, dosthane bir yerde buluşmalıyız hemcinslerimle derken blog açmak geldi aklıma..ve kendimi burda buldum :)